top of page
Small Strokes
kum-tefrikalari-400x622_edited.jpg

ÖMÜR İKLİM DEMİR
Kum Tefrikaları
8/10

Muhteşem bir ilk roman.

 

Ömür İklim Demir, daha önce hiç duymadığım bir yazardı. Mesleki olarak oldukça benzer yollardan geçtiğimizi görünce ilgimi çekti ve kitabını aldım. Fakat tanımadığım için kendimden utandım diyebilirim...

 

Öncelikle, yazarın dili harika. Üslup akıcı. Modern ve keyifli bir tarzı var. Okuru edebiyata boğmuyor, kelime oyunlarına gömmüyor. Tam tersi, alttan alttan yapıyor bunu, asla rahatsız etmiyor. Gerçekten yakın zamanda bu kadar sağlam bir üsluba sahip bir yazarla karşılaşmamıştım. Şaşkınlık içinde kitabı okudum. Harika, enfes, üslup konusunda eleştirilebilecek hiçbir şey yok vallahi.

 

Peki, hikaye? Hikayemiz iki katmanlı olarak ilerliyor. Doktor Mithat ve onun rahmetli eniştesinin hikayesi, bizlere paralel olarak anlatılıyor. Mithat'ı onun ağzından, eniştesini ise günlüklerinden takip ediyoruz. Hikayelerdeki atmosferler şahane, Suruç, İstanbul, çöller... Hepsi başarılı.

Arkadaş övüp duruyorsun, neden puan kırdın o zaman diyen arkadaşlar, sizi spoilerlı bölüme alalım o zaman.

 

---------DİKKAT, BURADAN SONRASI SPOİLER (SÜRPRİZBOZAN) İÇERİR----------

 

Hikaye her ne kadar keyifli olsa da, iki temel eleştirim var.

 

Birincisi, kitap ilgi çekici olarak başlasa da, 50-150 civarında büyük bir tekrara alıyor kendini. Mithat bir şeyler yaşar, Murat Hoca'yla takılır. Günlüğe geçerler, Şevket Kemal enişte telgraf başında diğer uçanların kayıtlarını tutar, hayıflanır vb... Bu kısımda kitap fena bir tempo kaybı yaşadı. Üslup bu kadar akıcı olmasa, gerçekten çok sıkılırdım. Neyse ki çok da fazla daraltmadan olaylar akıcı hale geliverdi.

 

Gelelim ikinciye ve en önemlisine... Şimdi söyleyeceklerimin bir tercih meselesi olduğunu ve herkes için geçerli olmadığını belirterek başlayalım. Bana kalırsa, bir kitabın sonu kitabın en önemli noktasıdır. Her kitap, akılda sonuyla kalır. Ve bu kitabın sonu, bana göre ne yazık ki hiç olmamış. Kitabın temel teması belli, modern insanın yalnızlığı ve amaçsızlığı. Şevket Kemal ile Mithat arasında da böyle bir çatışma var zaten. Kitap bunu adım adım tırmandırıyor ve hatta bana kalırsa güzel de bir zirve yapıyor. Sonlara doğru sürpriz üzerine sürpriz patlıyor, kitap iyice insanın eline yapışıyor. Ama o son 20 sayfa...

 

Son 20 sayfada, kitap bambaşka bir kitaba dönüşüyor. Mitoloji ile fantastik ögeler içine giriyor, sonu dünyada bir Allah'ın kulunun tahmin dahi edemeyeceği bir şekilde bitiyor. Peki bu güzel bir şey mi? Bence hayır. Normalde bu ögelerin olduğu kitaplara bayılan bir insan olarak, kitabın ana teması ve genel çizgisiyle bu durumu çok bağımsız buldum ben. Ne yazık ki bu son bana çok alakasız ve zayıf geldi. Açık uçlu ve daha kalender bir sonla bitmesini beklerdim. Kitap, sonuna kadar götürdüğü çizgiden çok daha bağımsız bir çizgide sona erdiği için, sanki güzel bir yemek yerken bir anda çikolata ısırmış gibi bir his bıraktı ağzımda. O da güzel, ama yeri değil yani... :)

 

---------DİKKAT, BURADAN ÖNCESİ SPOİLER (SÜRPRİZBOZAN) İÇERİR----------

 

Özetle, hikayesel problemlerine rağmen inanılmaz bir kitap okumuş oldum. Eminim yazdığım şeyleri yazar da düşünmüştür fakat böyle olmasına karar vermiştir. Saygı duyuyorum. :) Ömür İklim Demir favori yazarlarımdan biri haline geldi bile, gelecekte ne yazsa okuyacağım gibi duruyor.

 

Modern Türk Edebiyatı'na dair yeni şeyler okumak isteyen herkese bu kitabı şiddetle öneriyorum.:)

Kritiklerim: Çalışmalar
bottom of page